25 Şubat 2012 Cumartesi

Fetih 1453 : İstanbul İstanbul Olalı Böyle Kuşatma Görmedi


İstanbul deyince birçok insan için farklı anlamlar ortaya çıkar. İstanbul bir tutkudur birçoğumuz için. Dünyanın dört bir yanından insanlar için, tarih içerisinde birçok medeniyet için özel bir yeri vardır bu toprakların. Öyle ki böyle bir şehrin tarih içerisinde birçok medeniyete merkez olması da tesadüf değildir. Bu şehir için söylenen sözler, atfedilen isimler saymakla bitmez. Bu şehir uğrunda ne canlar verilmiştir bu da bilinemez. Ama bir gerçek vardır ki İstanbul'un Fethi 1453 Dünya Tarihini değiştirmiş bir hadisedir. Her isteyenin alabileceği bir yer olmamakla birlikte, fethedenin Hz. Muhammed'in hadisinde sözünü ettiği şerefe nail olabileceği bir şehir.

İstanbul böyle bir şehir işte. Bu şehirle ilgili herhangi bir film bile birçok insanın dikkatini çekerken bu şehrin fethini konu alan film haliyle tüm dünyayı merak altında bırakacak konuma yerleşir. Fetih 1453 filmi de büyük bir prodüksüyon ve şimdiye kadar hiçbir Türk filminde görülmemiş bir iddia ile vizyona girdi. Beklenen patlamayı yaptı ve yapmaya da devam edecek gibi görünüyor.


İstanbul'un Fethi'nin önemine vurgu yaparak konuya giren film yavaş yavaş bize hikayenin kahramanlarını takdim etmeye başlıyor. Sultan 2. Mehmet Han'ın tahta çıkış şekline kısaca değinildikten sonra yeteri kadar derinlikte anlatılamadığını düşündüğüm büyük komutan Fatih Sultan Mehmet'in iç dünyasına inilmediğini hissediyorsunuz başlangıçta. Filmdeki hikayeye az çok yalan yanlış bilgilerle gitmenin, sonucu bilmenin ve bu anın ne zaman başlayacak diye beklemenin bir sonucudur belki de bu durum. Ancak nihayetinde filmin görselliğinin yanında muhakkak ki dönemin duygusu, anlamı, önemi seyirciye ne kadar iyi aksettirilebilirse o derece bir şaheser çıkar ortaya. Bu demek değil ki tamamen duygusuz bir yapı hakim asla. Asla vazgeçilemeyen İstanbul'un 2 taraf içinde ne kadar mühim bir hadise olduğu oldukça güzel yansıtılıyor gözlerinize. Görsellikten yana çok fazla sıkıntı yaşatmıyor size sahneler. Özellikle 2. yarıda daha çok şahit olsak da buna. Filmde zaten en çok sonlara doğru sarıyor sizleri.


Böyle bir yapımın ilk defa olmasından ötürü bazı eksiklikleri mazur görmekte fayda. Yıllardır beklenilen çıkış 2012'ye nasip oldu. Bundan sonra çıta yükseldi. Peki ama neleri mazur gördük. Karakterlerin baskınlığı konusunda bir sorunsallık göze çarpıyor. Bu sizi zaman zaman rahatsız edebilir. Ama şu da bir gerçek ki ön planda tutulmak istenen karakterlerde başarıyla yansıtılmış. Bu da kahramanımız da Ulubatlı Hasan oluyor. Sultan 2. Mehmet ile birlikte filmi götüren iki karakterden biri. Öyle ki Sultan 2. Mehmet'in asker babında en önemli kozu olarak göze çarpıyor. Tabi ki burada önemli faktör stratejik başarılar. Ancak burada da Fatih Sultan Mehmet eksik gösterilmiş. Gönül isterdi ki savaş sahneleri kadar stratejik aşamaları da yeterince nakledilebilseydi kalplere. Kuşatma hazırlıkları için söylenecek bir laf yok. Canını dişine takan kahraman askerlerin çalışmalarının yansıtılması oldukça başarılı. Orada sorguladığınız şey bu gücü nereden bulmuşlar bu insanlar. Maneviyat bu olsa gerek. Sadakat, iman, inanç ve arzulamanın gözler önüne serildiği sahneler birer birer sergileniyor.


Sıra gelir kuşatmaya o arzulanan kent hummalı çalışmaların sonucu yeni sahibine ev sahipliği yapmayı bekler sessiz, sakin ve derinden. Bu sessizlik fazla sürmez ve bitmek bilmeyen bir hücum taktiğine geçilir. Özenle hazırlanan silahlar bu birçok akına şahit olan surların bu sefer dayanmasına müsaade etmez. Son çırpınışlarını sergiler Bizans. Hatta yine kaybetmediklerini düşünürler İstanbul'u bir an için. Ancak Sultan 2. Mehmet İstanbul için yanıp tutuşur içten içe. Onu bu döngüden kurtaran bir alim Akşemsettin gelir olaya dahil olur Sultan 2. Mehmet kendini bulur. Ve 29 Mayıs Sabahı büyük bir ordu sabah namazı ile birlikte doğan güçle İstanbul'u kolları arasına alır. Ve İstanbul İstanbul olalı böyle bir kuşatma görmemiştir. Tarihin dönüm noktası Türkler tarafından tüm dünyaya yaşattırılır.


Teknoloji üst noktadadır filmde. Görsel şölen yeteri kadar izleyici tatmin eder. Aslına bakılırsa böylesine büyük bir olayı beyazperdeye yansıtmakta hiç kolay değildir. Ancak bu noktada son derece başarılı dünyadaki örnekleri ile yarışabilecek devasa bir yapım ortaya çıkar. Buna rağmen izleyici de böylesine büyük bir konuyla alakalı kafasında eksik noktalar bulmakta zorlanmaz. Acaba şu da olsaydı daha mı iyi olurdu soruları her zaman sorulacaktır. Bunun başka bir sebebi de tarihinin ekranlara bu denli büyük bir yapım ile hiç yansımaması ve bunun getirdiği doyumsuzluk olsa gerek. Gönül ister ki daha bunun gibi bu konuda veya zengin tarihimizin destansı hikayelerinin de ekranlara yansıması. Bu noktada izleyici ne kadar sahip çıkarsa yapımlara o kadar teşvik edilir yapımcılar bu da atlanılmayacak bir nokta.


Oyunculuklar inanılmaz derece de iyiydi denilemez malesef. Yanlızca Ulubatlı Hasan (İbrahim Çelikkol)'ın performansı sizi tatmin edecektir. Diğerleri genel itibari ile vasatı aşamamaktadırlar. Öyle ki filme can katan filmin ruhunu yansıtan en önemli unsurlardan biride oyuncudur. Bu noktada rol paylaşımının daha iyi olabileceğini hissediyorsunuz.




Sonuç olarak bu film izlenir. Ne olursa olsun izlenir izlenmeli! Gözlerimizle tarihimize tanık olmalıyız. Türk sinemasının yeni bir döneme girdiğinin varsayıldığı bu film kaçırılmamalı. Bu bir başlangıçtır umarım. Devamı gelmesi dileğiyle günahıyla sevabıyla Fetih 1453 geçer not alıyor. Belki bir şaheser olarak anılmayacak ancak Türk Sinema Tarihinin en önemli filmleri arasında yer alacaktır.


Puan:
(7.5)==>"★★★★★★★★☆☆"✍ IMDb:(8.5)
Fragman 

0 yorum:

Yorum Gönder

Newer Posts Older Posts

Paylaşım Butonları

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...