10 Şubat 2012 Cuma

War Horse - Savaş Atı : Savaşın Gölgesinde Aidiyetini Ararken


Steven Spielberg'ün İngiliz yazar Micheal Morpurgo'nun romanından beyaz perdeye aktardığı film, 1900'lü yılların ilk çeyreğinde 1. Dünya Savaşı sırasında cereyan eden olaylar örgüsünü anlatıyor. Filmin odak noktası savaşın gölgesinde ait olduğu şeyi arayan bir at ve onu yetiştiren genç. Birbirine bağlanan bu ikilinin ayrıldıktan sonra cepheden cepheye geçen yıllar içerisinde yeniden bir araya gelişi sırasında geçen olaylarda filme zenginlik katan farklı hikayeler olarak yer alıyor.


Konusunu irdeleyecek olursak yeni doğmuş bir tayın bir süre sonra annesinden ayrılarak kasabada satışa çıkarılması sonucu onu bir inat uğruna satın alan bir çiftçinin oğlu Albert ile tanışması sonucu hikaye başlamış oluyor. Bir süre bu at ile zaman geçiren Albert, Joey adını verdiği bu atı çok iyi bir şekilde yetiştiriyor ve bu süreçte aralarında çok güzel bir bağ oluşuyor. Aslında atın doğasından gelen sadakat duygusunu çok güzel hissettiriyor yönetmen. Gelişen hayat koşulları Joey'in orduya satılmasına sebep oluyor. Ve başrolde Joey'i(At) izliyorsunuz. Ne kadar Albert'i hikayede devamlı olarak izlesenizde Joey filmde başrolü gösterdiği performans ile alıp götürüyor.


Atın orduya geçmesinde sonra ilerleyen savaş koşulları içerisinde Joey birçok kişinin eline geçiyor. Savaşın halk içinde verdiği zararı da bu süreçte gözler önüne seriyor Steven Spielberg. Savaşın bu ağır yükünün sadece insanlar tarafından değil doğa tarafından da kaldırılmaya çalışıldığını seyrediyoruz. Hayvanların da dünya da doymamış egolar tarafından çıkmaya devam eden savaşlardan payını acı bir şekilde aldığını görebiliyoruz. Burada asıl yüreklere dokunan acımasızca yük bindirilen hayvanların bazen birçok insandan daha fedakar, daha sadık, daha mücadeleci ve daha duygusal olabildiklerini izliyoruz. Açıkçası filmin en güzel en büyük payı olan kısımları da bu sahneler oluyor. Ve bir at ile bu sahneleri gerçekten yaşanırmışcasına çekmek ustalık gerektiriyor.

Tüm bunları anlattıktan sonra aslında filmde bu gerçekliğin yansıtılmasının ustalığından bahsederken görüntülerin güzelliğinden de bahsetmek gerekiyor. Asıl konunun savaşın odak noktası olmadığından yola çıkarak o dönemin koşulları çok güzel bir şekilde yansıtılmış izleyiciye. Cephelerin görüntüsü, kostümler, savaşın getirdiği huzursuzluğun yansıtıldığı hava koşulları oldukça güzel şekilde gösterilmiş. Ancak filmde en çok izleyicinin gönlünü çelen çekimler yine at ile yapılan o muazzam sahneler olacaktır. Ve bu sahneler tadımlık değil doyasıya film boyunca devam ediyor. Bu noktada özenle çalışılmış olduğunu anlıyorsunuz zaten.
Genel olarak filme göz atacak olursak bir at iki düşman askeri bir araya getirmesini, savaşın insanlara verdiği acımasızlık duygusunu, savaşın bıraktığı hasarları, hayvanların filme kattığı duygusallık ve "Savaş herkesin her şeyini aldı." repliği göze çarpan noktalar olarak söylenebilir. Bu film üzerine bazı verdiği mesajlar üzerine oldukça söylenecek söz olsa da kısacası film biraz uzun olsa da, kullanılan müzikler biraz daha güzel olabilirdi gibi hissetsenizde  izlediğinize pişman olmayacağınız yapımlardan. Steven Spielberg bu filmini de başarıyla ortaya koymuş ve Oscar'a aday olmayı hak ettiğini söyleyebiliriz.

    Kurgu :Olaylar arasında çok güzel geçişler yapılmış başarılı bir kurgu var.
     Senaryo :Savaşın gölgesinde geçen hikaye etkileyici olmuş.
     Ses :Müzikler vasat doğal sesler başarılı.
     Görüntü :En yüksek performans burada her sahne ayrı güzel.
     Oyuncu :Joey(At) dışında göze çarpan bir performans yok.
     Yönetmen :İsminin hakkını veren bir performans sergilemiş payı büyük.

   Puan:
   (8.1) ==> "☆" İMDb:(7.3)
FRAGMAN




0 yorum:

Yorum Gönder

Newer Posts Older Posts

Paylaşım Butonları

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...