7 Mart 2012 Çarşamba

The Artist : Zamanın Ruhu

Sözün bittiği yer The Artist. Sessiz sinemaya karşı yapılmış bir saygı duruşu. Dönemin durumunu yine o dönemin dilinden anlatan, genelde bugünün sanat filmlerinde gördüğümüz yüzlere, mimiklere, ana, sessizliğe, biçilen anlamlarla yüklü ve popüler filmler kadar genel izleyici kitlesine hitap edebilecek bir yapıt. Siyahın beyazın asaletinin yansıdığı, sessizliğin son bulduğu döneme ayna tutan The Artist gelenekçi ve yenilikçi düşüncelerin çatışması, aşk ve gururun yansıması, emektar insanlara biçilen değer, sevginin, kibirin, şöhretin yani genel olarak sinema dünyasının beyaz perdeye aktarıldığı bir film olarak karşımıza çıkıyor.


Yıllar 1920'lerin sonundan 1930'lara doğru geçerken sessiz film sektörü yerini sesli film sektörüne bırakırken yaşanan olayları aktaran The Artist. Sert bir başlangıç yapan film dönemin gerilim filmlerine atıfta bulunurken kısa süre sonra yüzleri gülümseten sahnelere kavuşturuyor. Film boyunca en başarılı sahneler melodram içeren sahnelerden oluşuyor ve izleyiciye izlettiriyor kendini. Ancak şu da var ki sessizlik içerisinde gerilimi yaşatmayı başarıyor. 





George Valentin sessiz sinemanın en önemli aktörlerindendir. Ve kariyerinin zirvesindedir. Kendisine gösterilen bu ilgi ile kimi zaman kibirli kimi zaman sempatik ve sıcakkanlı yapıysıyla yoğun bir hayran kitlesine sahip oluyor. Diğer baş karakterimiz Peppy Miller hareketli girişken biridir. Ve bu rahatlığı ile George Valentin'in dikkatini çeker. Ve onun ona el vermesi ile o basamakları hızlı hızlı çıkarken George Valentin ağır aksak ilerlemeye devam eder. Ta ki sesli sinema ortaya çıkana kadar. George Valentin geleneklerine bağlı yeniliğe kapalı bir o kadar da gururlu bir insandır. Sesli sinema ona çok yabancı gelir. Egosuna yenik düşer. Sesli sinema ile yükselen değer olan Peppy Miller ise bu sektörün nimetlerinden yeniliklere açık olması ve sempatik başarılı oyunculuğu ile yararlanır. Ancak George Valentin onun için çok değerlidir ve onun bu durumu karşısında boş durmaz. Arka plandan ona destek olur. George Valentin ise ses ile boğuşmaya devam eder. Burada ki karakterin psikolojik durumu çok iyi bir şekilde aktarılır. Bir başka önemli karakter ise Uggie isimli köpeğimizdir. Sergilediği performans ile kesinlikle önemli bir yer ediniyor filmde. The Artist Bu olaylar döngüsü üzerine dramı, romantizmi, gerilim en sıcak şekilde aktarıyor.


Günümüz sinema dünyasında tonlarca paralar yatırılarak yapılan filmlere inat dimdik ayakta duran filmlerden biri. Samimiyeti, nostaljinin tadını ustalıkla veren The Artist kaliteli müzikleri ile de olayların vehametini anın yaşattığı duyguyu başarıyla hissettiriyor.


Filmin dönemin hikayesi yansıtmasının yanında sadece siyah beyaz olarak yansıtılması değil birçok teknik altyapının da dönem sinemasının imkanlarından yararlanılarak oluşturulması The Artist'e farklı değerler katıyor. Ayrıca günümüz izleyicisine sessiz ve siyah beyaz filmlerin varlığını onların arasından da değerli yapımlar olabileceğini hatırlatıyor. Müzikleri, kostümleri, mekanları, arka planları, bakış açıları, göz yaşları, gülümsemeleri ile tamamen dönemi yansıtıyor. Ve günümüzde bile hala böyle bir yapımın izlenebilirliğini koruduğunu kanıtlıyor. Jean Dujardin ve Berenice Bejo bu noktada gerçekten iyi bir iş başarıyorlar ve filmle olan katkıları oldukça büyük.



Günümüz sinema dünyasından sıyrılıp farklı tatlar aramak isteyenler, sıcak bir hikaye izlemek isteyenler, siyah ve beyaza ilgi duyanlar, dönem sinemasına tanık olmak isteyenler, boş konuşmalardan sıkılanlar için özellikle tavsiye edilir. En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kostüm, En İyi Orijinal Müzik olmak üzere toplam 5 dalda Oscar'a uzanan The Artist'i izlemeden geçmek olmaz.


PUAN: 
 (8.4)==>"★★★★★★★★☆☆"IMDb:(8.4)

FRAGMAN





0 yorum:

Yorum Gönder

Newer Posts Older Posts

Paylaşım Butonları

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...